24 Mart 2012 Cumartesi

Another One Bites De_Dust


Blogun ağır topları olarak geçenlerde elephantwoman’ların evde (ekşisozlük usülü nick vermek) toplanmışız; bir yandan piç gibi ortada kalan blogun geleceğini tartışırken, öbür taraftan dolma-börek-pilav filan yiyoruz. Şimdi doğruya doğru, dolmalar börekler filan şahaneydi.

Blogun ilk toplantısından görüntüler
Neyse, bu blog mevzusu açılınca, aşağıda yazısını okuduğunuz Hazal kişisi yine aşağıdaki yazıyla benzer ölçüde giden bir giderle üzerimize gelmeye başladı. Vay efendim “Şaban çok üstün zekalısın, inanılmaz bir Avrupa Birliği vatandaşısın, niye yazı yazmıyorsun” filan. Dedim, “Yazamıyorum amına koyim, bir paragrafı bitirene kadar nefesim kesiliyor”. Bunun üzerine dasmachtnichts kişisi de heyecanlandı, “Yazamıyor olmanı yaz” dedi.

“Yazamıyor olmanı yaz”

Çok felsefik ama, içinde biraz ironi, biraz zıtlık, biraz tuz, az da karabiber barındırıyor.

Yazı yazarken havale geçirecek kıvama gelen bir adamın, damdan düşer gibi bir konu alıp onun hakkında yazmaya çalışması çok zor bir kere. “Ne yazayım lan?” diye binlerce kez soru soruyorsun kendine, bir konuya yavaş yavaş kayıyorsun, sonra masaüstünde Counter-Strike gözüne ilişiyor. “Eaah akşama yazarım yazıyı” diyorsun, dördün dördünü alıp dust’ta kantırları avlarken, ne akşam kalıyor insanın aklında, ne de yazı. 

Counter-Strike da dünyanın en evrensel oyunu bence. Sağcısından solcusuna, ordu sevdalısından antimilitaristine, liselisinden doktora yapanına kadar herkesin kulağına “Aztec açıyorum hacı” diye fısıldasan, “Pusu kuranın amına koyim” diye cevap alırsın. Zaten aztec’te pusu yapanın harbi amına koyim, herif köprüye oturmuş, aşağıdan sudan geçen adamları tık tık indiriyor, var mı kardeşim böyle bir şey?


Neyse, yazamıyor olmama geri döneyim. Yazamıyor olmak çok uzun süreden beri olan bir şey aslında. Üniversite son sınıfta biz yaklaşık 2 ay önceden verilen bir ödevi, teslim tarihinden yaklaşık 3 saat önce yazmaya başlayıp, okuldaki bir arkadaştan çıktı almasını rica edip, daha sonra o ödevden 70 almışlığım var. Mesela, bu ödev zorunlu olmasaydı, muhtemelen yazmazdım. Muhtemelen bu blog için de bu zamana kadar götümü kaldırmayıp yazı yazmamamın da sebebi buydu. Ama birileri kobrayı uyandırdığına göre, o kobrayı dik tutmak artık bizim asli görevimiz. (Kobra Takibi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder